Önümüzdeki on beş yıl, insanlık için bir takvim yaprağından ibaret olmayacak. Sanayi Devrimi dünyayı yüzyıllara yayılarak değiştirdi; şimdi aynı büyüklükte bir kırılma, tek bir kuşağın ömrüne sığacak. Gelecek artık kapıda değil; kapıyı zorluyor.
Bilim insanları yüksek sesle uyarıyor: Dünya Bankası hesapları, bugünkü işlerin yarısının 2040’a varmadan makinelerin eline geçeceğini söylüyor. NASA raporları, sıcaklık artışının tarımı dörtte bir oranında gerileteceğini ortaya koyuyor. Genetik mühendisliği ise artık yalnızca hastalık tedavisinde değil, doğacak çocukların özelliklerinde bile söz sahibi. Bu, insanın kendi tanımını tartışmaya açan bir eşiğe işaret ediyor.
Bütün bunlar, hayal değil; hayatımızın içine girecek gerçeklerdir. İşini kaybeden milyonlar, ürünü tarlasında kuruyan köylüler, kararlarını makinelerin gölgesine bırakan bireyler… Eğer hazırlıksız yakalanırsak, işsizlik toplumsal çöküşü; gıda kıtlığı göç dalgalarını; teknoloji bağımlılığı ise demokrasilerin zayıflamasını beraberinde getirecek.
Türkiye açısından tablo daha da kırılgan. Konya Ovası’nda suyu yönetemezsek, kendi ekmeğimizi dışarıdan almak zorunda kalırız. Karadeniz’in rüzgârını, güneşini enerjiye çeviremezsek, bağımlılıktan kurtulamayız. En önemlisi: Eğitim sistemi hâlâ ezberin pençesindeyse, milyonlarca genç işsizler ordusuna katılır.
Ama çıkış yolu vardır. Üniversiteler yalnızca diploma vermeyi değil, fikir ve çözüm üretmeyi görev bilmelidir. Tarım, teknolojiyle birleşmezse ayakta kalamaz. Enerjide artık klişelerden öteye geçip uzun ömürlü bataryalara, hidrojen ekonomisine ve yerli teknolojilere yönelmek zorundayız. Yapay zekâ için de hukukun ve ahlâkın sınırları bugünden çizilmezse, yarın kaderimizi insanlar değil, soğuk algoritmalar yazacaktır.
Ve unutulmamalıdır: Toplumu ayakta tutan yalnızca teknoloji değildir. Bilim aklı temsil eder, siyaset iradeyi, din ise vicdanı. Üçü kendi alanında bağımsız kaldıkça, millet dimdik durur.
Önümüzde iki yol var: Ya hazırlıksız yakalanıp tarihin kenarına itileceğiz, ya da bilimin, siyasetin ve değerlerimizin ortak aklıyla geleceğe yön vereceğiz. Bugün tanklar değil, bilgi ve üretim belirleyecek; milletleri ayakta tutacak olan da yalnızca orduları değil, sahip oldukları vizyonlarıdır.
Türkiye doğru adımları atarsa, yalnızca ayakta kalmaz; çağın öncüleri arasına girer.
Çetin Ay
BWA/BAŞKANI
İş İnsanı | Siyasi Stratejist